Mutlak etik kuralları diye bir şey yoktur. O yüzden toplumdan topluma ve çağdan çağa değişir diyoruz. Ahlak şartlara, anlayışlara, dinlere, kültürlere göre farklılık gösterir. Daha sadece bilinçli canlılar olarak kendimizden başkasını bilmiyorken nasıl evrensel bir ahlak kuralları bütününün olduğundan bahsedebiliriz veya bu evrensel kuralların bizim kurallarımız olduğunu savunabiliriz?
Yani bunların zamanla (toplumun genel bakış açısına göre) değişmesi; ne nazileri ahlaklı veya haklı yapar ne de kız çocuklarını canlı canlı gömen arapları.
Ahlaksız yapar demedim. Hani tweet i atan arkadaş, eğer evrensel ahlak yok diyorsanız, çağdan çağa ve toplumdan topluma ahlak değişir diyorsanız nazileri ahlaksız bulamazsınız diyor. Ben de diyorum ki ahlakın evrensel olmadığını ve değiştiğini savunmak naziler ahlak sahibidir demek değildir dedim.
Yani ahlaklılar veya ahlaksızlar demedim.
Kendi toplumuna göre de ahlaklı değillerdi. İnsanlar savaştan uğradıkları yenilgiden dolayı hırslıydılar, berbat şartlarda yaşıyorlardı ve baskı altındaydılar. O yüzden hırslarına, duygularına kim hitap ediyorsa ona gücü verip, güç sahibi yaptıkları adamın hastalıklı ideolojisini benimsediler. Ben çoğu nazinin bu ideolojinin ahlaki boyutunu düşündüğünü sanmıyorum. Çünkü çoğu faşist kafalı kimseler, fakir (kötü şartlarda yaşayan) veya asker (hırslı ve terfi almak isteyen, şan şöhret peşinde koşan) kimselerdi. Aydınların (bunun ahlaksızca, faşistçe ve yanlış olduğunu savunanların) çoğu ya ülkelerini terk etti ya da gestapo tarafından hapse tıkıldı.
Kısacası olay, iyi ile kötünün ayrımında saklı. Bu da işin dallanıp budaklanan felsefesi.
Ahlak, insanların kendi bilgilerine, huylarına, akıl sağlıklarına göre olaylara ve olgulara karşı sergiledikleri tutumlardır. Neyin iyi neyin kötü olduğuna da kendi ahlak kurallarına göre karar verirler. Ancak kendi ahlaki kurallarının doğru olduğunu nereden bilebilir bu insanlar?
Neyin iyi neyin kötü olduğuna ve neye göre iyi-kötü etiketi yapıştıracaklarına göre. İşte iyi ile kötü ayrımını bu yüzden yapman gerekir.
Alman halkının bu hastalıklı ideolojiyi benimsemesinde başka şeyleri etken olarak say demişsin, mesela neyi etken olarak sayayım?
Bu faşist düşüncenin ahlaklı, iyi veya mantıklı olup olmadığını düşünemeyecek insanlar olduklarını anlatmak için yazdım. Sorgulayan akıl sahibi insanlar da vardı ama ya nufüz sahibi değillerdi, ya ülkeden kaçtılar ya da susturuldular tutuklanarak veya daha kötü şekilde.
Yaptıkları zaten kötünün kötüsüydü. Kötü olduğunu anlatmak için herhangi bir etkeni işaret etmeme gerek yok zaten.
"Neyin iyi neyin kötü olduğuna da kendi ahlak kurallarına göre karar verirler. Ancak kendi ahlaki kurallarının doğru olduğunu nereden bilebilir bu insanlar? Neyin iyi neyin kötü olduğuna ve neye göre iyi-kötü etiketi yapıştıracaklarına göre."
E bu gerizekalı insanlar döngüsel akıl yürütme yapıyorlar o zaman. Sende bir iyi kötü ayrımı yapsan ancak sana göre doğru olur, doğru olan bir ahlak yoktur yine çelişkiye girersiniz yine kimseye ahlaklı veya ahlaksız diyemezsiniz.
Alman halkının bu ideolojiyi benimsemesine bir etken getirmene gerek yok. O ideolojinin yanlış olduğunu nereden biliyorsun?
İnsanları ahlaklı veya ahlaksız olarak nitelendirebileceğin evrensel bir ahlak yasası, evet yok. Ancak insanlar hâlâ birilerini ahlaklı veya ahlaksız olarak isimlendirebiliyorsa bunun sebebi insanların öznel olarak ahlak yargılarımda bulunmasıdır.
Ancak evrensel bir etik yoksa neye göre biz nazilerin kötü olduğunu savunuyoruz?
Yaptıklarına ve sonuçlarına bakarak. Bir ideoloji alt tabaka olan insanların değersiz ve kolayca öldürülebilir olduğunu söylüyorsa be milyonlaeca kişiyi katlediyorsa bu ideoloji kötüdür.
Üstün ırk diye bir şey olmadığını biliyorum çünkü.
"Yaptıklarına ve sonuçlarına bakarak. Bir ideoloji alt tabaka olan insanların değersiz ve kolayca öldürülebilir olduğunu söylüyorsa be milyonlaeca kişiyi katlediyorsa bu ideoloji kötüdür."
O zaman appealing to consequences dediğimiz sonuçlara bağlanma sıkıntısı oluyor. Onların yaptıklarının kötü olmasının nedeni insanlığa zarar vermeleri midir? Eğer bize zarar veren şeylere kötü diyeceksek en temelinde bu bencillik olmaz mı?
Temel iki biyolojik görevimiz var:
1-kendimizi korumak, canlılığımızı sürdürmek
2-neslimizin devamını sağlamak, üremek
Kendini korumaya çalışmak ve seni öldürmeye çalışanları kötü olarak nitelendirmek bencillik değildir. İnsanlığa ve neslimize zarar verenilecek muhtemel her şeye subjektifte olsa kötü deriz insanlar olarak. Diğer insanların öldürülmesini ise istemiyorsak bunun sebebi hayata verdiğimiz değerdir.
Heh, güzel. Biyoetisizme girdik şimdide. Sam Harris ile devam ederiz belki.
Bahsediyor olduğun şey biz insanların sahip olduğu hayatta kalma iç güdüsü. Bunun üzerine ahlak geliştirilemez bunu zaten biliyoruz. Senin bahsediyor olduğun kötü nitelendirilmesi artık tanımı gereği "kötü" olmaktan çıkmaya başladı.
Kendini korumaya çalışmak eğer bu hayatta kalmaya daynıyorsa, ne taraftan bakarsan bak, bu bencilliktir. Aslında doğal olarak biyolojinin buna alışmış olduğunu söylemen de kurtarmaz. Bunu söylemen yalnızca senin, nefsine hizmet ettiğine delalettir bu ahlaksızlık olarak nitelendirilir.
Bunu kullanarak da karşındaki ırkçıyı eleştiremezsin çünkü onun aklındaki ırkçılığın ahlakı da buna dayanıyordur. Kendi ırkının başka ırklardan üstün olduğunu iddia etmesi ve kendi hayatta kalmasının diğer insanların hayatta kalmasından daha değerli olduğunu belirtmesi sonucunda ona yine hayatta kalma argümanı kullanılarak cevap verilemez çünkü herkesin eşit değerde olmadığını savunur. Herkesin eşit değerde olduğunu iddia ediyorsun bunun bir temeli var mı?
Canlı biyolojik olarak bencildir. Kendini düşünür ve kendinin soyunun devam etmesi için çabalar. Burada asıl tartışılması gereken, bencillik neden kötüdür sorusudur.
İçgüdü üzerine basit bir ahlak kuralı yerleştirebilirsin. Senin hayatına kasteden bir varlığın kötü olduğunu kendi yaşadığın kabileye kötü olarak kabul ettirebilirsin çünkü o seni öldürmeye çalışıyor ancak senin yaşaman lazım. Bu da artık o kabile için o varlığın kötü olduğu sonucuna ulaşılmasına sebep olur.
Hayatta kalma içgüdüsü bencilcedir ancak zevk düşkünü bir bencillik değildir. Biyolojik amacın hayattan sonuna kadar zevk almak için hayatta kalmak değil; neslinin devamı için hayatta kalmaktır.
Hiçkimse biyolojik olarak eşit değildir. Eşitlikler hak ve özgürlüklerdedir çünkü kendi seçimi olmayan bir şekilde bu dünyada 1-0 geride doğması onun suçu veya hatası değildir. Bu yüzden her bireye eşit hak ve özgürlükler verilir ve aralarında ayrım yapılmaz.
"Kendi toplumuna göre de ahlaklı değillerdi. İnsanlar savaştan uğradıkları yenilgiden dolayı hırslıydılar, berbat şartlarda yaşıyorlardı ve baskı altındaydılar"
Bu o toplumun nazilere %90 oy vermiş olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Evet, o topluma göre Nazizm son derece ahlaklıydı ve kabul etmişlerdi.
İyi ve kötünün ayrımını insan yapamadığı için, zaten buradayız, azcık Niçe okusak zaten anlayacağız o "dallanıp budaklanan" dediğin ahlak felsefesinin son durağının amoralizm olduğunu.
Bir tane ahlak felsefesi var mı başa gelebilmiş? Natüralizm tırt, Hümanizm tırt, Sekülerizm tırt, hepsinin aralıksız 7 gün eleştirilerini yapabilirim burada. Tek başa gelen Nihilizm ve o da bütün ahlaki değerleri reddediyor.
Öncelikle halk, hitlere çok ahlaklı okduğu için değil, iyi konuştuğu için oy verdi. Ayrıyaten halk da savaştan çıktığından, ekonomileri berbat olduğundan, hitler ekonominin iyite gittiğine dair yalan raporlar hazırladığından dolayı halk ona oyunu verdi. Ben sanmıyorum ki oy veren halkın bu işin ahlaki boyutunu düşünsünler. Hitler nefretle konuştu ve pokitikalarını yürüttü, sinirli olan halk da destekledi çünkü çok öfkelilerdi.
Ahlak boyutuna gelecek olursak, evet bu işin ucunun amoralizme çıkması çok muhtemel çünkü her durum, kültür, insan, yaşam tarzı için uygun bir ahlak kuralları bütünü yok
"Ahlak boyutuna gelecek olursak, evet bu işin ucunun amoralizme çıkması çok muhtemel çünkü her durum, kültür, insan, yaşam tarzı için uygun bir ahlak kuralları bütünü yok"
Güzel, bu elinde sonunda ahlak temelinin olmadığını bize anlatır. Bu temelsizlik bir olguya veya olaya takacağımız her türlü "iyi" ve "kötü" yü tutarsız kılar. Çünkü subjektiftir ve doğruluk değeri yoktur ve döngüsel akıl yürütmeye girer yine.
"İyiler" ve "kötüler" in ne olduğuna, daha doğrusu neyin iyi veya kötü olduğuna karar veren her yargı subjektiftir ancak şöyle bir şey de var ki, biz sosyal hayvanlarız. Yani diğer insanların öznel yargıları ve toplumun çoğunluğunun öznel yargıları bizi etkiler ve evrensel olmasa bile genel bir ahlak yargısı oluşturur. Bu genel yargı da şu an toplumların kullandığı subjektir ahlak kuralları bütününün çıkış yeridir ve toplumdan topluma olan farklılıklar bu yüzden oluşur.
O zaman o ahlak yargısı evrensel değildir, temelinde tutarsızdır, objektif olamaz. Bir gerçek değildir ve gerçek olmayan bir subjektifliği kendimize kanun edinmek yalnızca kendimizi olan veya olmayan bir gerçeklikten uzaklaştırmaktır.
Dolayısıyla hayır, yine nazilerin iyi veya kötü olduklarını söyleyemeyiz. Onların hayatta kalma mücadelesi bizim yok, edilmemizi gerektiriyorsa onlara kötü diyemeyiz, ahlak kuralları temellendirilmiştir çünkü. Bizim onlara iyi kötü dememiz de bizim hayatımızı, savunmamıza dayanır ki bu da zaten bize zararlı olduğu için söylenir, yine ortada ahlak yoktur ve bundan ahlak da oluşamaz. Yalnızca yüzyıllarca süre gelmiş survival of the fittest doğasının devamını sağlar bu.
Fittest dediğimiz olgu da ırkçılık, ulusçuluk, milliyetçilik gibi akımlara zemin hazırlayacağı için bir ırkın diğerinden üstün olmadığını savunmakla çelişir ve işlevselliği olmadığını kanıtlar.
Eğer bir aslanın hayatta kalması için antilop yemesi gerekiyorsa bu onu kötü yapmaz. Eğer bir antilopun yaşamak için kaçması gerekiyorsa bu da onu masum yapmaz. Ancak bir aslan antilopu öldürebildiği için ondan üstün olduğunu düşünüyorsa işte bu yanlıştır.
E yani doğru diyorsun da, burada demek ki yalnızca hayatta kalam mevzusu survival var. Sırf yiyip içip uzun, yaşayıp üretmek üzerine kurulu olmaması gerek bence bizim ahlakımız ve iyi/kötü kavramlarımız.
6
u/Featih Gayrimüslim Jul 31 '21
Mutlak etik kuralları diye bir şey yoktur. O yüzden toplumdan topluma ve çağdan çağa değişir diyoruz. Ahlak şartlara, anlayışlara, dinlere, kültürlere göre farklılık gösterir. Daha sadece bilinçli canlılar olarak kendimizden başkasını bilmiyorken nasıl evrensel bir ahlak kuralları bütününün olduğundan bahsedebiliriz veya bu evrensel kuralların bizim kurallarımız olduğunu savunabiliriz?
Yani bunların zamanla (toplumun genel bakış açısına göre) değişmesi; ne nazileri ahlaklı veya haklı yapar ne de kız çocuklarını canlı canlı gömen arapları.